ALİ KILCI GÖYNÜK’TE “AKŞEMSEDDİN TEKKELERİ”Nİ ANLATTI

Okuduğunuz haber
KONUTTAKİ DEĞİŞİM VE DİNDARLIK; KÜLTÜR, KİMLİK İLİŞKİSİ

CEYLAN: KIRSALDA VATANDAŞLARIMIZIN YAŞAM STANDARTLARINI YÜKSELTİYORUZ.

Anasayfa   /    Kültür ve Sanat    /    Konuttaki Değişim ve Dindarlık; Kültür, Kimlik İlişkisi

Konuttaki Değişim ve Dindarlık; Kültür, Kimlik İlişkisi

Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Din Sosyolojisi Doktora Öğrencisi Fatih Kaplan İskilip Evleri üzerine hazırladığı tezini Uluslarası Şehir Sempozyumunda anlattı.

KÜLTÜR VE SANAT      28 Kasim 2022 - 00:34     0

Konuttaki Değişim ve Dindarlık; Kültür, Kimlik İlişkisi

 

GİRİŞ

İnsanların en yakın yaşam mekânı olan konut, sadece barınma yeri değil aynı zamanda içerisinde kimlik ve kültürün yaşatıldığı, tarihsel hafızayı barındıran aileyle birlikte oluşturulan anlamlı bir yuvadır. Modernlik ve sonrası süreçlerle dünyada mekânsal algı değişmiş; geleneksel şehirler ve konutlar yerini, toplumun kültür ve kimliğini tam olarak yansıtamayan katılımın tam olarak gerçekleşmediği, tek tip modern konutlara bırakmıştır. Mekân pratiği olarak şehirlerin %85’ini oluşturan konutlardaki bu değişim sosyo-mekânsal dönüşümle birlikte gerçekleşmiştir. Yani bu toplumsal süreçler bir anlamda insanları bu dönüşüme zorlamıştır.  Bu durum ise bu tip konutlarda yaşayan insanların yaşadıkları konutlara yabancılaşması sorununu ortaya çıkarmaktadır.

Araştırma alanı olan İskilip ilçesi, içerisinde yaşamın hâlen var olduğu geleneksel konutlarla, modern konutların iç içe olduğu; aynı zamanda mekânsal değişim ve dönüşümün de devam ettiği bir yerdir. Bu çalışmada geleneksel İskilip konutları dindarlık-mekân ilişkisi bağlamında incelenmiş, bu konutlardaki dindarlık yansımaları tespit edilmiş ve açıklanmıştır. Aynı zamanda günümüzde yaşayan insanların, konutlarına dair dindarlık-mekân ilişkisi bağlamında memnuniyetleri ve beklentilerini ölçen anket çalışması yapılmıştır.

1.MEDENİYET VE KİMLİK BAĞLAMINDA MEKÂN TASAVVURUNDAKİ FARKLILIKLAR

Bir yaşam mekânı olarak konut olgusundaki değişmeleri anlamak için temel anlamda Doğu-Batı medeniyetlerinin mekân tasavvurundaki farklılıklara bakmak gerekir.

İslam’da tevhidî bir mekân anlayışı vardır. Bu anlayış şehirlerin yanı sıra konutta da kendini gösterir. Ev içerisinde odalarla oluşturulan kişisel mekân, evin genel mekânından kopuk değildir. Aynı şekilde ev mekânı, avludan; avlu sokak ve mahalleden; mahalle şehirden, şehir de doğal çevreden yani evrenden kopuk değildir.

Sedat Hakkı Eldem’e göre İslam şehrinde:

“Evler daima bahçelidir. Ya da bahçe içindedir. Türk şehirlerinin Avrupa’daki benzerlerinden, hemen hiçbir zaman kapalı kalma zorunluluğunda bulunmamış olmaları yüzünden, şehirler daima geniş alanlar kaplamıştır. Bu alanlar en kurak yerlerde bile yeşillendirilmiştir. Türk şehirleri bu bakımdan daima bir bahçe şehir karakterini taşımaktadırlar… Evlerin arasında bağ ve bahçeliklerden başka sivil merkezlerin çevresinde ulu çınarlar yükselir; mezarlık ve camilerin kesif servilikleri de şehir görünüşünde azımsanmayacak alanlar kaplar. Evler bu yeşillikler içinde kaybolur gibiyken, imaretleri ve dinî mimari yapıtları, minareleri ve kubbeleri ile yeşilliğin içinden beyaz oyalar gibi ayrılırlar”(Eldem, s. 27).

Batıda ise 16.yy.da modernliğin fikir babası olan Descartes ile sınırlı ve yerleşik bir evren modelinden, sonsuz bir mekân anlayışına geçilmiş; böylece Aristotelesçi gelenek sona erdirilmiştir. Descartes’in “düşünüyorum o hâlde varım” felsefesiyle düşünen insan dışındaki varlıkların aslında var olmadığı, onların insanların zihinlerinde oluşturulan kurgular olduğu varsayımı, modern insanın çevreye, doğaya ve kendisine bakışını şekillendirmiştir. İnsanların dünyanın tek sahibi, diğer varlıkları insanların hizmetkârı, doğanın yenilmesi gereken bir düşman olarak görülmesi, doğanın da sınırsızca tüketilebileceği fikrini ortaya çıkarmıştır.

İbrahim Kalın’a göre:

“Modern varoluş biçiminin en ayırt edici özelliği insanı köklerinden koparmasıdır… Köklerinden kopan insan, daha rasyonel ya da özgür olmakta, bilakis yersiz yurtsuz bir varlık hâline gelmektedir. Heidegger’in modern bilim ve teknolojiye karşı geliştirdiği eleştirel tutumun kaynağı da budur: Teknoloji bizi köklerimizden uzaklaştırır; fakat bize daha güvenli ve mutlu bir hayat yaşadığımız yanılsamasını aşılar. Sorun, kendi ürettiğimiz bu yalana inanmamızdır. Heidegger’e göre İnsanlığın önündeki asıl büyük tehlike ne üçüncü dünya savaşı ne de nükleer silahlanmadır. Asıl tehlike, bütün bunları ve daha kötüsünü mümkün kılan tavır ve duruştur; yani insanın hesapçı düşünmenin yegâne düşünme tarzı olduğuna inanması ve her şeyi araçsallaştırmasıdır (Kalın, 2013, ss.  316, 318).

Batı ve İslam şehrinin mekân oluşumundaki temel farklılıklardan biri mekânın işlevi konusudur. Batılı için imaj kentsel mekânın en belirleyici öğelerinden birisi iken, İslam şehrinde ise işlev önemlidir. Batı şehirlerinde fıskiye başlı başına bir sanat eseri gibi tasarlanırken, İslam şehrinde ise sadece işlev düşünülmüş ve sıradan malzemeler kullanılmıştır (Can, 2012, ss.  65-69).

İslam ve Batı şehrinde mekânı belirleyen etkenlerden bir diğeri de hayat tarzı, kimliktir. İslam hayat tarzında mahremiyet ön plandadır. Toplumların kimliklerini ve kültürlerini ortaya koydukları yerler, mekânlardır. Bu bağlamda şehirler, konutlar vb. mekânlar toplum hakkında bize geniş bilgi sunar. İslam şehirlerinde mahallelerin bile kendine has bir kimliği vardır (Can, 2015, s.  66).

Sonuç olarak “bir medeniyetin varlık tasavvurunda yaşanan daralma, onun evren ve insan anlayışında da bir daralmaya yol açar. Modernitenin tabiat anlayışında ve insan kavramında derin bir tahribata yol açmış ve insanı kozmik giderek sosyolojik bir yalnızlığa itmiştir” (Kalın, 2013, s.  177). Kent kültüründen uzaklaşmakla kimliksiz ve kişiliksiz mekânlar oluşmaya başlamıştır.

 

2. GELENEKSEL TÜRK EVİ (İSKİLİP KONUTLARI ÖRNEĞİ) NİN DİNDARLIK-MEKÂN İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA İNCELENMESİ

2.1. Mahremiyet ve Aile Yapısına Uygunluk

2.1.1 Oda

Geleneksel Türk Evi tasarımında oda en önemli öğedir. Oda yaşamla ilgili olarak oturma, dinlenme, yemek hazırlama, yemek yeme, ısınma ve uyuma gibi ihtiyaçların karşılanabildiği başlı başına bir yaşam birimidir. Bu özelliğinden bazı bölgelerde odaya hane de denmektedir (Azezli, 30). Odalar arasında bağlantı yoktur. Bütün odalar sofaya açılır. Sofa (ya da hayat) ortak yaşam alanıdır. Bu alanların hepsinde mahremiyet esastır. Turgut Cansever odayı şöyle tarif eder:

“Osmanlı evlerinde ‘oda’ esas yaşama alanına, yaşamın bütününü kapsar. O odada gününüzü geçirirsiniz, misafir kabul eder, sohbet edersiniz (daha yakın misafirlerinizi), aile içi konuşmalarınızı yaparsınız. Bütün eşyalarınız o odanın bir duvarındaki dolaplardadır. Yani mobilya denen taşınan nesne, odanın ortasında mekâna tahakkum eden acayip aletler yoktur. Azami sadelikle insan zemine, zeminden azıcık yükselen sedire oturur. Sedire oturduğu zaman elini pencereden dışarı sarkıtır… Yağmuru elinde hisseder, köşeye oturup güneşi seyreder, sokağı takip edebilir, nerdeyse gelen geçene selam verme imkânına sahiptir. Bir taraftan bahçeyi görür. Dünyanın ortasında dört istikameti fark edecek bir ortamda yaşama hakkına sahip olur”(Cansever, 2013, s. 145).

Bazı varlıklı kişilere ait konaklarda da evin reisi olan erkeğin gününü geçirebileceği, misafirlerini ağırlayabileceği “selamlık” olarak da nitelendirebileceğimiz “baş oda” vardır. İskilip evlerinde gördüğümüz “baş oda” tanımına uyan ancak giriş kapısının ana kapıdan farklı olduğu, kendine ait banyosunun olduğu, ayrı bir kapıyla genel mekâna bağlanan “misafir odası”, geleneksel evlerde mahremiyetin ne derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

2.1.2 Sofa (Hayat)

Bütün odalar sofaya açılır. Sofa ortak yaşam alanıdır. “Hayat”, biçimleniş olarak odaların arasında kalan ve onların belirlediği bir yerdir. Sokakla veya bahçe ile oda arasında kalan, yaşantının büyük bölümünün geçtiği bu yer bir ara yerdir, yani ne içerisi ne dışarısıdır. Sofa odalar arası ilişkilerin sağlandığı ortak bir mekândır. (Yıldırım, 4).

2.1.3 Kapılar

Oda kapıları tek kanatlıdır ve içeriye doğru açılır. Kapılar oda içi mahremiyeti korumak için direkt odaya açılmak yerine odaların köşesinden açılır. Odanın içini görmeden önce dolap gibi bir girinti içerisine girilir, böylece kapı sesini duyan içerideki kişi toparlanabilir.

 “Dış kapıda erkek misafirlerin kullandıkları ‘tokmak’ ve kadın misafirlerin kullandıkları ‘şıkşıklar’ vardır. Kalın ses çıkaran tokmak ve ince ses çıkaran şıkşıktan ev sahibi gelen kişinin cinsiyetini anlar, böylece kendini ona göre ayarlar.” (Hüseyin Kartal, kişisel görüşme, Aralık, 2016)

2.1.4 Avlu, Bahçe

Avlu, geleneksel yapıların orta kısmında bulunan, tercihe göre üstü açık veya kapalı olan geniş bölümdür. Aile hayatının gizliliği nedeniyle avlunun içe dönük düzenlenmesiyle avlu, geleneksel Türk kadının günlük işlerini sürdürebildiği, dinlendiği, misafir ağırladığı, komşularıyla toplandığı yani sosyal ilişki ihtiyacının karşılandığı özel bir mekân olmuştur (Bozkurt, 2012, s. 80).

2.1.5 Pencereler

Pencereler içeriye bol ışık girmesi, manzara olarak sürekliliğin sağlanması ve yerde bağdaş kurup otururken dışarının görülebilmesi amacına göre ayarlanmıştır. Dışarıdan bakınca içerinin görülmemesi düşünülmüştür. Eve kimin geldiğini görmek ve sokağa bakmak isteyen kadın için “cumbalar yapılmış; ancak “çeşitli nedenlerle eve cumba yapılamadığı ya da cumba penceresinin kapıyı göremediği durumlarda ise, ‘kim geldi pencereleri’ kullanılmıştır” (Yıldırım, s. 6). “Kim geldi pencereleri” mahremiyet ilkesi gereği kafes şeklinde yapılmıştır.

 

Şekil 7. “Kim geldi penceresi” (Âlimler müzesi/konağı/Kaynak: Foto arşivim, 2016)

2.2. Dinî Pratiklere Uygunluk

2.2.1 Gusülhane ve abdestlik

Her bir odada bulunan “yunmalık” olarak da ifade edilen gusülhaneler odayı kullanan ebeveynlerin “banyo”larıdır. Kullanılmadığı zamanlarda dolap ve yüklük olarak kullanılır, oda içerisinde yeri belli olmaz. Dinî pratiği gerçekleştiren gusülhaneler, aynı zamanda mahremiyete verilen önemi de göstermektedir. Odada gusülhanenin olması odanın başlı başına bir yaşam birimi olduğunu da gösterir.

2.2.2    Tefekkür Köşesi Olarak Sedirler

Geleneksel Türk Evinde oturma birimi olan sedir, genellikle pencere önlerinde bağdaş kurup oturmaya uygun, ahşap malzemeden, üstü yumuşak minder ve örtülerle kaplanmış yerlerdir. “Geleneksel İskilip evlerinde sedir üzerinde Kuran-ı Kerim okunur pencereden bakarak tefekkür edilirdi. Aynı zamanda duvarda asılı olarak Mushaflık ve rahle her zaman hazır bulunurdu.” (Mehmet Helvacı, kişisel görüşme, Ocak, 2017).

2.3. Kul Hakkına Riayet ve Komşuluk İlişkileri

2.3.1        Evlerin Konumu

İslam’ın kul hakkı ve komşuluk ilişkilerine verdiği önem dikkate alındığında, evlerin konumunun ne derece önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Geleneksel İskilip evlerinde evler birbirinin güneşini veya manzarasını kesmeyecek şekilde konumlandırılmıştır. Yine avlu duvarı yüksek olduğu için komşular birbirinden rahatsız olmazdı.

2.3.2        Sokak Yaşantısı, Mahalle

Geleneksel evlerin arasındaki sokaklarda çocuklar oyun oynarken, anneleri de komşu kadınlarla sohbet ederek güzel vakitler geçirir. Yine bir köşe başında yaşlılar bir araya gelip anılarını tazelerler. Cansever’in anlatımıyla sokak:

“Sağladığı gölge ile insanları güneşten veya yağmurdan koruyan cumbalar, kadınların sokakta oynayan çocukları gözlemelerine imkân veren ev ölçeğinde açık mekânlardır… Şehir topografyasının hâkim noktalarında, konut dokusunun odak noktalarını oluşturan mescitler, camiler, büyük ağaçlar bulunur; diğer toplumsal yapılar ise, şehrin ve mahallelerin odak noktalarını belirler” (Cansever, 2014, s.119).

2.4. Sadelik, Mütevazılık, Geçicilik

Türk kentinde alçak gönüllü evler ve sokaklar, biçimsel nitelikleriyle doğal çevre ile Türk toplumu arasında kendine özgü bir dengenin görüntüsüdür. (Kuban, 1995, s. 239). Bu evler gurur verici iddialı yaklaşımların yanılgısından arınmış, kendini ve yaratılış içindeki yerini bilen, tevazu ile sınırları aşmaktan kaçınan, kendi hırs ve hevesini sınırlayan İslamî öğretinin ürünüdür (Cansever, 2014, s. 118

Konut içi mekânı; mekânın boşluğu ve basitliği, İslam felsefesi ilkesiyle mobilyayla yığılmamış, genelde bütün renkleri içinde barındıran beyaz ya da doğanın ve toprağın renkleriyle döşelidir. Üstelik parlak değil insanın ruhunu ve gözünü dinlendiren mat renklerdir (Gür, 2000, s. 63). Evdeki süslemeler ve rengârenk halılar, doğanın kusursuz güzelliğini ve cenneti simgelemektedir (Gür, 2000, s. 63).

2.5. Tutumluluk, Dönüşebilirlik

2.5.1. Zamanın İhtiyaçlarına Göre Dönüşümün Sağlanması

Hafif malzemeden yapılan evler, aynı zamanda insanların aile yapılarının sürekli değişmesine cevap verecek, böylece çok uzun ömürlü olmasına da gerek olmayan geçici malzemeden yapılan evlerdir (Cansever, 2013, s. 163). “Bir yerde bir bina eskimişse o sökülür, parçaları kullanılarak, yeni bir bina yapılır. Böylece şehir, sürekli değişen, sosyal-ekonomik hayata ve gelişen kültürel hayatın yeni taleplerine göre yeniden inşa edilen canlı bir organizma olarak yaşardı” (Cansever, 2013, s. 100). Bu sayede yık-yap mantığıyla oluşan israf önlenmiştir. Aynı zamanda bölgede bulunabilen ve bölgenin iklimine uygun malzemelerin kullanılması, hem nakliye masrafı hem de ısı tasarrufu açısından önemlidir.

2.5.2. İç Mekân Organizasyonunun Kullanışlılığı

Yürekliye göre:

“Türk Evi, İskilip örneği incelendiğinde… Yaşamın sembolü ve somut olarak da yaşamın sürmesine sebep olan ocak, kullanılan bütün eşyaların yerleştirilmesi için gerekli olan dolaplar, yatak donatıları için yüklük, tabak, çanak için raflar, yıkanmak için gusülhane, oturmak için sedirler, bunların hepsi rastgele değil, belli bir düzen içinde bulunurlar. Sedirdeki örtü, minder ve yastıklar, yerdeki halı ve kilimler evin görüntüsünü zenginleştirir, hepsi aynı zamanda bir amaca hizmet eder, yani işlevseldir”(Yürekli,2005 ,s. 52).

 

SONUÇ VE GENEL DEĞERLENDİRME

Tüm bu sonuçlardan anlaşılacağı üzere geleneksel konutlar; çevreye, insan doğasına, aileye uygun olarak oluşturulan, insanların kültür ve kimliklerini yaşattıkları, katılımlarının geçekleştiği yapılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer taraftan günümüzde müstakil konutlara oranla modern konut diyebileceğimiz apartman dairelerinde yaşayan insanların da yaşadıkları konutları benimseyemedikleri, katılımlarının gerçekleşmediği konutlarında bir takım değişiklikler yapmalarına rağmen kimlik ve kültürün önemli bir öğesi olan dindarlık bağlamında memnuniyetsizliklerini belirttikleri görülmüştür. Bu durum insanların yaşadıkları konutlara yabancılaşması sorununu ortaya çıkarmaktadır.

Sonuç olarak ülkemiz kentsel dönüşümün yaşandığı ve aynı zamanda nüfusun çeşitli sebeplerle artmasından kaynaklı yeni konut ihtiyacının olduğu bir dönemden geçmektedir. Bu ihtiyaç için yeni konutlar oluşturulurken kapitalizmin rantsal bir “mal/ürün” olarak gördüğü konutlar yerine; insanların kendi kimlik ve kültürlerini yaşattıkları, çevre, insan doğası ve aile yapısı gibi özellikleri dikkate alarak “uygun teknoloji’lerin kullanıldığı “yapı”lar olan konutların ve şehirlerin oluşturulması gerekmektedir. Bu da ancak politikacıların, bürokratların, teknokratların ve mimarların yeni şehir ve konut modelleri geliştirmeleri, aynı zamanda ilgili mekânları kullananların konuyla ilgili talepte bulunmasıyla mümkün olabilecektir.

KAYNAKÇA

Azezli, S.G. (2009). 19.yy.’da Osmanlı Konut Mimarisinde İç Mekân Kurgusunun Safranbolu Evleri Örneğinde İrdelenmesi. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). İstanbul Kültür Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

Bozkurt, G., Altınçekiç, H. Anadolu’da Geleneksel Konut ve Avluların Özellikleri İle Tarihsel Gelişiminin Safranbolu Evleri Örneğinde İrdelenmesi. Journal Of The Faculty Of Forestry, Istanbul University 2013, 63(1):69-91

Can, A. (2012). Teori İle Pratik Arasında Mekân. İstanbul: Şehir Düşünce Merkezi.

Cansever, T. (2014). İslam’da Şehir ve Mimari. İstanbul: Timaş.

Cansever, T. (2013). Osmanlı Şehri. İstanbul: Timaş.

Eldem, S. H. Türk Mimari Eserleri. Yapı Kredi.

Gür, Ş. Ö. (2000). Doğu Karadeniz Örneğinde Konut Kültürü. İstanbul: Yem.

Kalın, İ. (2013). Akıl ve Erdem. İstanbul: Küre.

Kuban, D. (1995). Türk ve İslam Sanatı Üzerine Denemeler. İstanbul: Arkeoloji ve Sanat.

Yürekli, H., Yürekli F. (2005). Türk Evi. İstanbul: Yem.

Yıldırım, K. M.L Hidayetoğlu, Türk Yaşam Kültürünün Geleneksel Türk Evlerindeki Yansımaları. Selçuk Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP)

 

GENEL AĞ KAYNAKÇASI

http://www.onderkucukerman.com/tr/anadolu-mirasinda-turk-evleri/ erişim tarihi: 26.12.2017

KAYNAK KİŞİLER

Hüseyin KARTAL, 1956, Yükseköğretim, Öğretmen

Mehmet HELVACI 1963, İlköğretim, Esnaf

 

YORUM EKLEYİN

X

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen ziyaretçilere aittir.

X

Habere hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

GÜNÜN MANŞETLERİ